1. Haberler
  2. Gündem
  3. Doç. Dr. İbrahim Arslan: “Gazze’nin yeniden inşa süreci yıllar sürebilir”

Doç. Dr. İbrahim Arslan: “Gazze’nin yeniden inşa süreci yıllar sürebilir”

featured
doc-dr-ibrahim-arslan-gazzenin-yeniden-insa-sureci-yillar-surebilir.jpg
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Ateşkese varan süreci değerlendiren Uluslararası İlişkiler Uzmanı Doç. Dr. İbrahim Arslan, “Geriye kalan rehinelerin serbest bırakılması, İsrail birliklerinin tamamen geri çekilmesi ve ‘sürdürülebilir barışın yeniden tesis edilmesi’ anlamına gelen ikinci aşamaya ilişkin müzakereler, 16. günde başlayacak. Üçüncü ve son aşama ise, Gazze’nin yeniden inşasını ve kalan rehinelerin cesetlerinin iadesini içermektedir. Yeniden inşa süreci yıllar sürebilir.” dedi.

Doç. Dr. İbrahim Arslan, “Türkiye’nin; ateşkesin bir ve ikinci aşamasından ziyade üçüncü aşamasında yani Gazze’nin yeniden inşasında sorumluluk üstlenmesi beklenebilir.” dedi.

İsrail ile HAMAS, Gazze savaşının başlamasından 15 ay sonra ateşkes üzerinde anlaştı. Üsküdar Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Doç. Dr. İbrahim Arslan, ateşkese varan süreci değerlendirdi.

46 bin 800’den fazla Filistinli yaşamını yitirdi

HAMAS’ın, genelde 75 yıldır, Gazze’de ise İsrail’in uyguladığı ablukadan kaynaklı son 17 yıldır, Filistinlilerin içinde bulundukları zor koşulları, güçlükleri, İsrail’in aşağılamalarını göz önünde bulundurarak; Filistin sorununu tekrar dünya gündemine taşıma iddiasıyla, 7 Ekim 2023’te, İsrail’e karşı Aksa Tufanı olarak adlandırdığı bir operasyon gerçekleştirdiğini anlatan Doç. Dr. İbrahim Arslan, “Bu operasyonda, yaklaşık bin 200 kişi hayatını kaybetti, 251 kişi de HAMAS tarafından rehine olarak alındı. İsrail, Aksa Tufanı operasyonuna önce hava bombardımanıyla karşılık verdi, ardından, 27 Ekim’den itibaren, Gazze’ye yönelik karadan geniş çaplı işgal başladı. HAMAS ise İsrail’in saldırılarına, Gazze’den fırlattığı roketlerle karşılık verdi. HAMAS, Sağlık Bakanlığı verilerine göre, İsrail’in karadan ve havadan gerçekleştirdiği saldırılarda, bugüne kadar 46 bin 800’den fazla Filistinli yaşamını yitirdi.” dedi.

Joe Biden, ateşkesin sağlanması ve rehinelerin takasını öngören üç aşamalı bir plan önermişti

Taraflar arasındaki çatışmaların durdurulması ve ateşkesin sağlanması amacıyla, 21 Kasım 2023’te, ABD, Mısır ve Katar’ın katılımıyla bir girişim başlatıldığını hatırlatan Doç. Dr. İbrahim Arslan, şöyle devam etti:

“Bu girişim sonrasında sağlanan ve bir hafta süren ateşkeste, HAMAS 105 rehineyi bıraktı. Bunun karşılığında İsrail, hapishanelerinde tuttuğu 240 Filistinliyi salıverdi. Taraflar daha sonra, ateşkesi ihlal ettiklerine dair karşılıklı olarak birbirlerini suçladılar ve bu girişim daha ileriye taşınamadı. Süreç içinde, ABD Devlet Başkanı Joe Biden, 31 Mayıs 2024’te, ateşkesin sağlanması ve rehinelerin takasını öngören üç aşamalı bir plan önerdi. BM Güvenlik Konseyi, 10 Haziran 2024’te aldığı kararla Biden’ın planını destekledi. Ateşkesin sağlanacağına dair umutların arttığı bu ortamda, 31 Temmuz 2024’te, HAMAS’ın siyasi lideri İsmail Haniye’nin İsrail’in gerçekleştirdiği bir suikastla Tahran’da öldürülmesi üzerine, görüşmeler askıya alındı. Bu olayın akabinde, 17 Ekim 2024’te, Hamas lideri Yahya Sinwar da öldürüldü.”

Anlaşma 19 Ocak’tan itibaren yürürlüğe girdi

Karşılıklı güvensizliğin en üst düzeye çıktığı bir dönemde, ABD’nin seçilmiş Başkanı Donald Trump’ın, 2 Aralık 2024’te yaptığı bir açıklama ile bir anda dikkatleri üzerinde topladığını kaydeden Doç. Dr. İbrahim Arslan, “Trump, göreve başlayacağı 20 Ocak 2025’e kadar taraflar arasında anlaşma olmaz ise Ortadoğu’da cehennemi yaşatacağını ifade etti. Trump’ın açıklamasından 42 gün sonra, 13 Ocak 2025’te, Biden ve İsrail Başbakanı Netanyahu arasındaki telefon görüşmesi sonrasında, ABD Dışişleri Bakanı Blinken anlaşmaya çok yakın olunduğunu duyurdu. Devamında, HAMAS ve İsrail arasında ateşkese yönelik anlaşma konusunda uzlaşma sağlandığı, 15 Ocak 2025’te, Katar Başbakanı Mohammed bin Abdulrahman Al Thani ve ABD Başkanı Joe Biden tarafından dünya kamuoyuna açıklandı. İsrail kabinesi, iki gün sonra anlaşmayı onayladı. Saatler süren görüşmelerde, İsrail kabinesindeki iki aşırı sağcı bakan anlaşmaya olumsuz oy verdi. Kabinenin onayının ardından anlaşma, 19 Ocak saat 08:30’dan itibaren yürürlüğe girdi.” diye anlattı.

Altı hafta sürecek ilk aşamada neler olacak?

İsrail ve HAMAS arasında imzalanan anlaşmanın üç aşamadan oluştuğunu dile getiren Doç. Dr. İbrahim Arslan, şunları kaydetti:

“Altı hafta sürecek ilk aşamada; HAMAS tarafından Gazze’de tutulan 33 İsrailli rehine karşılığında, bin 167’si 7 Ekim 2023’ten sonra tutuklanan bin 900’den fazla Filistinli serbest bırakılacak. Anlaşmanın 7. gününde, toplam 7 İsrailli esirin serbest bırakılmasının ardından İsrail ordusu, Gazze’den çekilmeye başlayacak ve kuzey Gazze sakinleri evlerine dönebilecek. İlave olarak, Gazze Şeridi’nin kuzeyine ulaşacak 50 yakıt kamyonu da dahil olmak üzere Gazze’ye günde 600 kamyon insani yardım girişi mümkün olacak.

Geriye kalan rehinelerin serbest bırakılması, İsrail birliklerinin tamamen geri çekilmesi ve ‘sürdürülebilir barışın yeniden tesis edilmesi’ anlamına gelen ikinci aşamaya ilişkin müzakereler, 16. günde başlayacak. Üçüncü ve son aşama ise, Gazze’nin yeniden inşasını ve kalan rehinelerin cesetlerinin iadesini içermektedir. Yeniden inşa süreci yıllar sürebilir.”

Trump’ın ‘rehine anlaşması sağlandı’ mesajı anlaşmaya verilen önemi gösteriyor

İlk aşamada; serbest bırakılacak rehineler arasında sivil kadınlar, kadın askerler, çocuklar, yaşlılar, hasta ve yaralı sivillerin yer almasının beklendiğini de belirten Doç. Dr. İbrahim Arslan, “Biden, ateşkes planının kesin hatlarını Mayıs 2024’te paylaştığını ve ardından BM Güvenlik Konseyi tarafından oybirliğiyle kabul edildiğini hatırlatarak, adeta kendisinin süreçteki önemini vurguladı. Ayrıca, 20 Ocak 2025’te göreve başlayacak seçilmiş ABD Başkanı Donald Trump’ın ‘rehine anlaşması sağlandı’ ifadesiyle anlaşmayı sosyal medya hesabından duyurması, anlaşmaya verilen önemi göstermektedir.” şeklinde konuştu.

Ortadoğu’da yeni bir dönem başlıyor

İsrail ve HAMAS temsilcilerinin, Paris, Kahire ve Doha’da üçüncü taraflar aracılığıyla müzakereleri yürüttüklerini ve müzakerelerde ABD, Katar ve Mısırlı diplomatların arabuluculuk yaptıklarını anlatan Doç. Dr. İbrahim Arslan, “Bu gelişmeler, anlaşma sürecinde İsrail’le tam bir uyum içinde hareket eden ABD’nin etkili olduğunu göstermektedir. Anlaşmanın hemen öncesinde, 8 Aralık 2024’te, Suriye’de Esad rejiminin devrilmesi, Rusya’nın Ukrayna karşısında sürdürmekte olduğu savaşı sonlandıramaması, HAMAS’ın yanı sıra Hizbullah’ın da etkisiz hale getirilmesi ile İran’ın bölgedeki etkisinin ortadan kaldırılmasının aynı döneme denk gelmesi tesadüf olarak görülemez.  Bu durum, Aksa Tufanı öncesine göre İsrail’in bölgedeki güvenliğinin daha güçlü biçimde sağlandığı, Ortadoğu’da yeni bir dönemin başladığının habercisi olarak değerlendirilebilir.” dedi.

Gazze’de kalıcı barışın sağlanması mümkün mü?

İsrail Başbakanı Netanyahu’nun, Aksa Tufanı’nın hemen sonrasında, amaçlarının ‘Hamas’ı yok etmek’ olduğunu ve bunu elde edene kadar savaşa devam edeceklerini açıkladığını belirten Doç. Dr. İbrahim Arslan, “Bugüne kadar bu tutumlarında herhangi bir değişikliğe tanık olunmadı. İsrail; ambulans, hastane, okul, ibadet yeri, kadın, çocuk, basın görevlisi ayrımı göstermeksizin uyguladığı şiddetle, defalarca uluslararası hukuku ihlal ettiği gibi Filistinlilerle aralarındaki düşmanlığı daha da derinleştirdi. Ateşkes sürecinde yaşanabilecek aksamalar, Trump’tan destek bulması halinde, İsrail’in, şimdiye kadar uyguladığı şiddete kaldığı yerden devam edebileceğini göstermektedir.” ifadesinde bulundu.

Yaşanan son gelişmeler, anlaşmanın sürdürülebilirliği konusunda endişe verici

Ateşkesin oylandığı kabine toplantısında karşı oy veren aşırı sağcı İç Güvenlik Bakanı Itamar Ben Gvir’in, protesto amacıyla istifa edeceğini duyurduğunun bilindiğini de söyleyen Doç. Dr. İbrahim Arslan, şöyle devam etti:

“Anlaşmaya başından bu yana karşı bir diğer isim Maliye Bakanı Bezalel Smotrich’dir. Maliye Bakanı, ilk aşama sonunda Gazze savaşı yeniden başlamazsa istifa edeceğini açıkladı. Bu bakanlar, hükümeti ‘şeytanla’ anlaşma yapmakla suçluyorlar ve henüz HAMAS’ın yok edilmesi amacına ulaşılamadığını savunuyorlar. İsrail, HAMAS’ın bırakılacak rehinelerin listesini paylaşmadığı gerekçesiyle, 19 Ocak sabahı, ateşkesin başlama saatine dakikalar kala, Filistin’e saldırı düzenledi. Devamında, HAMAS’ın rehinelerin isimlerini yayınlamasının ardından, saat 12.15 itibarıyla ateşkes başladı. Bakanların açıklamaları ve yaşanan son gelişme, anlaşmanın sürdürülebilirliği konusunda bizleri endişeye sevk etmektedir.”

Ateşkes sürecinde Türkiye’nin rolü ne olabilir?

Ateşkesin sağlanması sürecinde ABD, Mısır ve Katar’ın etkili olduklarının bilindiğini kaydeden Doç. Dr. İbrahim Arslan, şunları ifade etti:

“Bu kapsamda Türkiye’nin; ateşkesin bir ve ikinci aşamasından ziyade üçüncü aşamasında yani Gazze’nin yeniden inşasında sorumluluk üstlenmesi beklenebilir. Bununla birlikte Türkiye, İsrail’in varlığının tanınmasına ilişkin olarak, Filistinlileri iknaya yönelik çaba sarf etmelidir. Bu husus, güç olmakla birlikte, bölgede kalıcı barışın tesisine ve İran’ın etkisinin azaltılmasına zemin oluşturur. Gelişmeler, barışın sürdürülebilmesi halinde, İsrail’in Körfez ülkeleriyle imzaladığı 2020 tarihli İbrahim Anlaşmalarının yeniden canlanacağını ve genişleyeceğini göstermektedir. Bu ortamda Türkiye’nin Irak, Suriye, İsrail, Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Umman, Katar ve Filistin’le bölgesel bir anlaşma ya da ‘Ortadoğu Barış ve İstikrar Paktı’ benzeri bir paktın kurulmasını önermesinin uygun olabileceğini düşünüyorum.”

Gelişmelere bütüncül bakmak gerekiyor

Bu girişimin, bölge ülkelerinin tamamına açık olması gerektiğini de ifade eden Doç. Dr. İbrahim Arslan, “Rusya ve İran’ın 17 Ocak 2025’te stratejik ortaklık anlaşması imzaladığı, bu ortaklığın bölgede yeni gruplanmalara neden olabileceği unutulmamalıdır. Türkiye, önereceği bu paktla, bölge ülkelerinin barış içinde birlikte yaşamalarına olanak sağlayacak ortamın şekillenmesine önemli katkı sunmuş olur. İlave olarak, Eylül 2023 tarihli G20 Yeni Delhi Zirvesi sonrasında Hindistan’ın Çin karşısında üretim üssü olarak konumlandırılması ile gündeme gelen Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Koridoru (IMEC) ile Türkiye’nin Kalkınma Yolu projesi bölgemizde barış ve istikrarı zorunlu kılmaktadır. Her iki proje, Süveyş Kanalı güzergahına alternatif sunmaktadır. Gelişmelere bütüncül bakmak gerekmektedir.” şeklinde sözlerini tamamladı. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

0
joy
Joy
0
cong_
Cong.
0
loved
Loved
0
surprised
Surprised
0
unliked
Unliked
0
mad
Mad
Doç. Dr. İbrahim Arslan: “Gazze’nin yeniden inşa süreci yıllar sürebilir”

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Amasya Güncel Haberim ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Follow Us