DOLAR 32,5705 0.12%
EURO 35,1428 0.45%
ALTIN 2.463,391,15
BITCOIN 1965281-2,51%
İstanbul
27°

AZ BULUTLU

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

amasya

amasya

03 Temmuz 2024 Çarşamba

    Adidas İsrail Malı Mı? Adidas Hangi Ülkenin?

    Adidas İsrail Malı Mı? Adidas Hangi Ülkenin?
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Adidas, dünya genelinde spor giyim ve ekipmanlarıyla tanınan köklü bir markadır. Ancak son zamanlarda bazı çevrelerde Adidas’ın üretim yeri konusunda belirsizlikler ortaya çıkmıştır. Özellikle Adidas’ın İsrail malı olup olmadığı konusu, tüketiciler arasında merak konusu haline gelmiştir.

    Adidas’ın kökenleri Almanya’ya dayanmakla birlikte, üretim süreçlerinde küresel bir ağ kullanmaktadır. Ancak markanın İsrail’de üretim yaptığına dair doğrudan bir kanıt bulunmamaktadır. Adidas, dünya genelinde birçok ülkede üretim tesislerine sahip olup, bu tesisler arasında Asya, Avrupa ve Amerika kıtalarında bulunanlar önemli yer tutmaktadır.

    Adidas İsrail Malı Mı? Adidas Hangi Ülkenin?

    Adidas’ın üretim politikaları, markanın güvenilirliği ve kalitesi konusunda önemli birer etken olarak değerlendirilmektedir. Şirket, üretim aşamalarında etik standartlara büyük önem verdiğini belirtmektedir. Bu nedenle, tüketiciler Adidas ürünlerini seçerken sadece ürün kalitesini değil, aynı zamanda üretim süreçlerini de göz önünde bulundurmaktadır.

    Adidas’ın hangi ülkenin malı olduğu sorusu, sadece ürünlerinin menşei ile ilgili değil, aynı zamanda küresel pazarlarda nasıl bir strateji izlediğiyle de ilgilidir. Marka, farklı ülkelerdeki tüketici beklentilerine uygun ürünler sunarak dünya genelinde büyük bir hayran kitlesi edinmiştir.

    Adidas’ın İsrail malı olup olmadığı konusu net bir şekilde belgelenmiş değildir. Marka, geniş bir üretim ağına sahip global bir oyuncu olarak, ürünlerinin kalitesi ve etik üretim standartları ile tanınmaktadır. Tüketiciler, bu bilgiler ışığında Adidas ürünlerini tercih ederken markanın değerlerini ve üretim süreçlerini dikkate almaktadır.

    Adidas: İsrail Ürünleri ve Küresel Ticaret

    Adidas, dünya genelinde spor giyim ve ayakkabılarıyla tanınan köklü bir markadır. Ancak, son zamanlarda marka, ürünlerinin İsrail menşeli olup olmadığı konusunda yoğun bir tartışmanın ortasında bulunuyor. Bu tartışma, sadece ticari değil, aynı zamanda politik ve sosyal boyutları olan karmaşık bir konuyu ele alıyor.

    İsrail, dünya genelindeki pek çok marka gibi Adidas’ı da içine alan uluslararası ticaretin bir parçasıdır. Ancak, bu ülkenin politikaları ve çatışma bölgelerinde üretim yapılması gibi faktörler, markanın stratejik tercihlerinde etkili olabiliyor. Adidas’ın İsrail’deki tesisleri ve üretim süreçleri hakkında net bilgiler mevcut olmasa da, bu durum markanın uluslararası piyasalardaki algısını etkiliyor.

    Özellikle Adidas gibi küresel bir markanın, ürünlerinin tüm dünyada yüksek kalitede ve sürdürülebilir koşullarda üretildiğine dair güven vermesi bekleniyor. Ancak, İsrail ile ilgili tartışmalar, markanın sadece ticari kararlarını değil, aynı zamanda sosyal sorumluluklarını da gözden geçirmesine yol açıyor. Tüketiciler, giydikleri veya kullandıkları ürünlerin geldiği ülke ve üretim koşulları hakkında daha bilinçli ve duyarlı hale geldikçe, Adidas gibi markaların bu konudaki tutumları da büyük önem taşıyor.

    Bu bağlamda, Adidas’ın İsrail ürünleri ve küresel ticaret ilişkisi, markanın sadece ticari bir varlık olmanın ötesinde, küresel bir aktör olarak nasıl bir sorumluluk taşıdığını da ortaya koyuyor. Markanın bu konudaki tutumu, hem tüketiciler hem de toplumlar arasındaki algısını belirlemede kritik bir faktör olarak öne çıkıyor.

    Adidas İsrail Malı Mı? Adidas Hangi Ülkenin?

    Adidas gibi küresel markaların, ürünlerinin menşei ve üretim süreçleri konusunda şeffaf olması ve tüm tarafların endişelerini dikkate alması gerekiyor. Bu durum, sadece ticaretin değil, aynı zamanda marka itibarının ve toplumsal kabulün de önemli bir parçası haline geliyor.

    Adidas Ayakkabıları ve İsrail İlişkisi: Gerçekler ve Tartışmalar

    Adidas, global bir marka olarak, çeşitli ülkelerde üretim tesislerine sahiptir ve bu ülkeler arasında İsrail de bulunmaktadır. Ülkedeki tesislerde üretilen Adidas ürünleri, geniş bir küresel pazar için dağıtılmaktadır. Ancak, İsrail-Filistin çatışması gibi siyasi ve insani konular nedeniyle, Adidas’ın İsrail’deki faaliyetleri ve üretimine yönelik eleştiriler de mevcuttur.

    Özellikle 2020 yılında, insan hakları savunucuları ve Filistin destekçileri, Adidas’ın İsrail’in Batı Şeria’daki varlığını desteklediğini ve bu bölgede iş yaptığını iddia ederek, markaya karşı kampanyalar başlattılar. Adidas ise bu iddiaları reddetmiş ve üretim tesislerinin bölgede bulunmadığını, sadece genel İsrail pazarı için üretim yapıldığını belirtmiştir.

    Tartışmaların merkezinde, Adidas’ın insan haklarına ve uluslararası hukuka uygunluk konuları yer alıyor. Markanın, tüm dünyadaki tüketicileri ve destekçileri arasında oluşan bu tepkileri nasıl yönettiği, kurumsal sosyal sorumluluk politikalarının nasıl şekillendiği ve gelecekteki stratejileri nasıl belirlediği önemli bir soru olarak karşımıza çıkıyor.

    Adidas’ın İsrail ile ilişkileri, hem ticari hem de siyasi açıdan karmaşıktır ve dünya genelinde geniş bir yankı bulmaktadır. Bu makalede, Adidas’ın bu ilişkileri nasıl yönettiğini ve ortaya çıkan tartışmaları nasıl ele aldığını objektif bir şekilde inceledik.

    Adidas Ürünlerinin Menşei: Hangi Ülkenin?

    Adidas, spor giyim ve ayakkabılarıyla dünya çapında bilinen bir markadır. Ancak pek çok kişi Adidas ürünlerinin hangi ülkede üretildiğini merak ediyor olabilir. Adidas’ın menşei, Almanya’da kurulan köklü bir marka olarak bilinir. İlk olarak 1920’lerde Almanya’da kurulan bu marka, sporcular için özel tasarımlar sunmaktadır. Adidas’ın ürünlerindeki kalite ve yenilikçilik, markayı diğerlerinden ayıran özelliklerdir. Günümüzde, Adidas’ın üretim tesisleri dünya çapında bulunmaktadır ve markanın ürünleri geniş bir küresel ağ aracılığıyla tüketicilere ulaşmaktadır.

    Adidas Markası ve İsrail Boykotu: Gerçekler ve Yanlış Anlamalar

    Adidas Markası ve İsrail Boykotu: Gerçekler ve Yanlış Anlamalar

    Son dönemde Adidas markası, İsrail politikaları nedeniyle tartışmalara konu oldu. Bazı gruplar, Adidas’ın İsrail merkezli spor takımlarına sponsorluk yapmasını eleştirirken, diğerleri bu sponsorlukların spora ve bölgesel barışa katkı sağladığını savunuyor. Peki, Adidas markası gerçekten İsrail’i desteklemek mi yoksa sadece sporu teşvik etmek mi amaçlıyor?

    Adidas’ın İsrail ile ilişkisi, spor dünyasında ve politika alanında derin izler bırakmış durumda. Markanın, İsrail’deki spor etkinliklerine sponsorluk yapması, sporun birleştirici gücünü vurgularken, siyasi yorumlara da zemin hazırlıyor. Ancak Adidas’ın bu sponsorluklarıyla İsrail politikalarını desteklediği iddiaları, şirketin spor odaklı misyonuyla çelişiyor olabilir mi?

    Tartışmanın ortasında kalan Adidas, sporun gücünü barış ve işbirliği için bir araç olarak gören birçok taraftarıyla da karşı karşıya. Özellikle genç sporcular arasında Adidas’ın desteği, onlara ilham verirken, siyasi bir boyut kazanması da kaçınılmaz oluyor. Peki, Adidas bu dengeyi nasıl sağlıyor ve taraflar arasında nasıl bir denge bulunabilir?

    Adidas’ın İsrail’e yönelik tutumu, sporun sınırlarını zorlarken, siyasi bir alana da işaret ediyor. Markanın bu politik duruşu, taraftarlar arasında farklı yorumlara neden olurken, sporun birleştirici gücünü de vurgulamayı sürdürüyor. Her iki tarafın da görüşlerini anlamak ve sporun uluslararası ilişkilere olan etkisini değerlendirmek, Adidas markasının gelecekteki adımlarını anlamak için önemli olabilir.

    Bu makale, Adidas’ın İsrail politikalarıyla olan ilişkisini ve sporun uluslararası ilişkilere etkisini değerlendirirken, okuyucunun dikkatini çekmeyi ve detayları anlaşılır bir şekilde sunmayı amaçlamaktadır.

    Devamını Oku

    Lady Gaga Kimdir? Lady Gaga Gençliği, Boyu ve Kilosu Nedir?

    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Lady Gaga, müzik dünyasının en dikkat çekici ve özgün isimlerinden biridir. Gerçek adı Stefani Joanne Angelina Germanotta olan Lady Gaga, 28 Mart 1986’da New York’ta doğdu. Genç yaşlardan itibaren müziğe olan tutkusuyla tanınan Gaga, aynı zamanda şarkıcı, söz yazarı, oyuncu ve aktivist olarak da bilinir.

    Lady Gaga’nın sanat kariyeri, 2008 yılında çıkardığı “The Fame” albümüyle uluslararası bir üne kavuştu. Bu albümde yer alan “Just Dance” ve “Poker Face” gibi hit şarkılar, onu müzik endüstrisindeki önemli isimlerden biri haline getirdi. Gaga, sahne performansları ve cesur tarzıyla da tanınır; kendine özgü giyim tarzı ve sahne şovlarıyla hayranlarını her zaman şaşırtmayı başarıyor.

    Lady Gaga’nın sanat hayatının yanı sıra, birçok sosyal ve politik konuda da aktif olarak yer almasıyla bilinir. Özellikle LGBTQ+ hakları, mental sağlık farkındalığı ve kadın hakları gibi konularda sesini duyurmuş, savunuculuk yapmıştır. Bu nedenle sadece bir sanatçı değil, aynı zamanda toplumsal değişim için bir ilham kaynağı olarak da kabul edilir.

    Lady Gaga’nın fiziksel özellikleri de merak konusudur. Yaklaşık olarak 1.55 metre boyunda ve yaklaşık olarak 53 kilogram ağırlığındadır. Bu fiziksel özellikler, onun sahnedeki etkileyici duruşunun yanı sıra kişisel tarzını da yansıtır.

    Lady Gaga hem müzik dünyasında hem de toplumsal alanda önemli bir iz bırakan bir figürdür. Onun müzikal başarıları ve toplumsal aktivizmi, onu çağının önde gelen sanatçılarından biri yapmaktadır.

    Lady Gaga’nın Sıra Dışı Müzik Kariyeri: Başarılarının Ardındaki Hikaye

    Lady Gaga’nın kariyerindeki ilk çıkışı, 2008 yılında çıkardığı “The Fame” albümü ile gerçekleşti. Bu albüm, dünya çapında büyük ses getirdi ve Gaga’yı pop müziğin önde gelen isimlerinden biri haline getirdi. Şarkılarındaki cesur ve provokatif tarzıyla dikkat çeken sanatçı, hem müzikal yeteneği hem de sahne performanslarıyla hayranlarını etkilemeyi başardı.

    Lady Gaga, sadece pop müzikle sınırlı kalmadı. Sanatçının müzikal kariyerindeki dönüm noktalarından biri, 2010 yılında çıkardığı “Born This Way” albümü oldu. Bu albüm, LGBTİ+ hakları için mücadele eden bir ses olarak Gaga’nın sosyal aktivizmine de dikkat çekti. Şarkı sözlerindeki derinlik ve anlam, dinleyiciler üzerinde güçlü bir etki yarattı ve albüm birçok ülkede listelerin zirvesine yerleşti.

    Bununla birlikte, Lady Gaga’nın kariyerindeki en çarpıcı dönemlerden biri, 2018 yılında başrolünü üstlendiği “A Star is Born” filmi ile geldi. Bu filmdeki oyunculuğu ve seslendirdiği şarkılar, onu hem müzik hem de sinema dünyasında bir ikon haline getirdi. “Shallow” şarkısıyla birlikte aldığı Oscar ödülü, sanatçının çok yönlü yeteneklerini bir kez daha ortaya koydu.

    Lady Gaga’nın sıra dışı müzik kariyerinin başarılarının ardında yatan sırlar, disiplinli çalışma ve sanatsal vizyonun birleşimidir. Her proje için derinlemesine araştırma yapması ve yaratıcılığını sınırlamadan ifade etmesi, onu sektörde benzersiz kılan unsurlardan biridir. Ayrıca, müziğinde ve performanslarında sürekli olarak yenilik arayışında olması, dinleyicilerin dikkatini çekmeyi başaran diğer bir faktördür.

    Lady Gaga’nın müzik kariyeri, sadece ticari başarılarla değil, sanatsal derinlik ve toplumsal etki ile de doludur. Kendi yolunu çizen ve her zaman sınırları zorlayan bu eşsiz sanatçı, müzik endüstrisinde uzun süre hatırlanacak bir iz bırakmıştır.

    Lady Gaga’nın Hayatının Dönüm Noktaları: Başarılar ve Zorluklar

    Lady Gaga’nın Hayatının Dönüm Noktaları: Başarılar ve Zorluklar

    Stefani Joanne Angelina Germanotta, daha çok bilinen sahne adıyla Lady Gaga, modern müzik dünyasının en etkileyici ve dönüştürücü figürlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Kariyerinin başlangıcından itibaren Gaga, sadece müzik sahnesinde değil, aynı zamanda sanat, moda ve aktivizm alanlarında da derin izler bırakmıştır.

    Lady Gaga’nın kariyerindeki ilk büyük dönüm noktalarından biri, 2008 yılında çıkardığı “The Fame” albümü ile gelmiştir. Bu albüm, geniş kitleler tarafından tanınmasını sağlarken, Gaga’nın benzersiz tarzı ve müzikal cesaretiyle de öne çıkmasını sağlamıştır. Şarkılarındaki sıra dışı sözler ve müzik videolarındaki görsel şaşaalı performanslar, onu sadece bir pop yıldızı olmaktan çıkarıp bir fenomen haline getirmiştir.

    Ancak, başarıların yanında Lady Gaga’nın hayatı zorluklarla da doludur. Sağlık sorunları ve kişisel mücadeleler, onun sanatını derinleştirmesine ve güçlenmesine yol açmıştır. Özellikle fibromiyalji hastalığı ile mücadelesi, sadece fiziksel olarak değil, aynı zamanda duygusal ve zihinsel olarak da onu derinden etkilemiştir. Bu mücadeleler, Gaga’nın sadece müzikte değil, toplumsal aktivizmde de daha önce görülmemiş bir etki yaratmasına yardımcı olmuştur.

    Lady Gaga’nın sanatında ve hayatında dönüm noktaları her zaman parlaklık ve başarı ile değil, aynı zamanda kişisel büyüme ve zorluklarla da şekillenmiştir. Onun mücadele dolu hikayesi, sadece bir sanatçının değil, bir simgenin nasıl doğduğunu ve evrildiğini göstermektedir. Gaga, bugün hala müzik dünyasında öncü bir figür olarak kalmaya devam ediyor ve sanatını sürekli olarak yeniden tanımlıyor.

    Lady Gaga’nın Müzikteki Etkileyici Yolculuğu: Nasıl Bir Yıldız Haline Geldi?

    Lady Gaga’nın müzikteki etkileyici yolculuğu, 2008 yılında çıkardığı “The Fame” albümü ile başladı. Bu albüm, dans pop tarzındaki şarkıları ve cesur moda tercihleriyle dikkat çekti. Şarkıları, genç hayran kitlesinin yanı sıra eleştirmenlerden de olumlu tepkiler aldı. Lady Gaga, sahne performanslarında gösterdiği enerji ve özgün tarzıyla kısa sürede müzik dünyasının önemli isimlerinden biri haline geldi.

    Orijinal ve sıradışı tarzı, onun bir sanatçı olarak öne çıkmasını sağladı. Sahne kostümleri ve müzik videolarındaki görsel şölen, hayranlarının ve medyanın dikkatini çekti. Lady Gaga’nın müzikteki etkisi sadece şarkılarının ötesine geçti; toplumsal cinsiyet rolleri ve özgünlük konularında da önemli bir figür olarak kabul edildi.

    Lady Gaga’nın kariyerindeki bir diğer dönüm noktası, 2010 yılında çıkardığı “The Fame Monster” albümü oldu. Bu albüm, sanatçının karanlık ve kişisel içsel dünyasına dair derinlikli sözler içeriyordu ve onun sadece pop müzikle sınırlı olmayan bir sanatçı olduğunu kanıtladı. Ayrıca, albümü destekleyen “Monster Ball Tour” adlı turne, sahne şovlarındaki yenilikçi yaklaşımı ve sanatçının performans kalitesini bir üst seviyeye taşıdı.

    Sonraki yıllarda Lady Gaga, müzik kariyerine sürekli olarak yenilikler eklemeye devam etti. 2011 yılında “Born This Way” albümüyle LGBTİ+ haklarına olan desteğini açıkça dile getirdi ve şarkılarıyla bu mesajı geniş kitlelere ulaştırdı. Ayrıca, sinema dünyasında da kendini kanıtladı ve “A Star is Born” filmindeki performansıyla oyunculuğunu sergiledi.

    Bugün Lady Gaga, sadece müzikteki başarılarıyla değil aynı zamanda aktivizmi ve sahne sanatlarındaki özgün katkılarıyla da tanınan bir kültürel ikon olarak yerini koruyor. Onun müzikteki etkileyici yolculuğu, sanat ve pop kültürü arasında köprüler kurmayı başaran bir sanatçının başarı hikayesini temsil ediyor.

    Lady Gaga’nın Tarzı ve Moda İkonu Olma Süreci: İkonik Görünümleri

    Lady Gaga’nın moda anlayışı, sıradışı ve özgün bir ifade biçimidir. Sahne performanslarından günlük hayatına kadar, her zaman sıra dışı ve özgün kıyafetlerle dikkat çekmiştir. Onun tarzı, moda dünyasında cesaret ve yenilikçiliği temsil ediyor. Örneğin, 2009 MTV Video Müzik Ödülleri’nde giydiği etten yapılmış bir elbise, moda tarihinde unutulmaz bir an olarak kaldı. Bu cesur tercihler, Gaga’nın sadece bir müzik ikonu olarak değil, aynı zamanda bir moda ikonu olarak da tanınmasını sağladı.

    Lady Gaga’nın tarzı, sadece giyimle sınırlı değildir; aynı zamanda makyaj ve saç stiliyle de bütünleşir. Sıkça değişen saç renkleri ve dramatik makyajı, onun imzası haline gelmiştir. Bu unsurlar, onun her performansında ve sosyal medya paylaşımlarında kendine özgü bir imaj yaratmasına olanak tanır.

    Moda dünyasında etkisi, sadece sahne kostümleriyle sınırlı değildir. Lady Gaga, haute couture tasarımcılarıyla işbirlikleri yaparak, özel etkinliklerde giydiği özel tasarımlarla da adından söz ettirir. Bu işbirlikleri, hem moda hem de müzik dünyasında yankı uyandıran koleksiyonlar yaratmıştır.

    Lady Gaga’nın tarzının evrimi, zamanla nasıl geliştiğini gösterir. Başlangıçta alışılmadık tercihleriyle dikkat çeken Gaga, sonraki yıllarda daha sofistike ve incelikli tarzlara da yönelmiştir. Bu değişim, onun sadece bir moda ikonu olarak değil, aynı zamanda bir stil ikonu olarak da kabul edilmesini sağlamıştır.

    Lady Gaga’nın tarzı ve moda ikonu olma süreci, sadece giyim tercihleriyle sınırlı değil; aynı zamanda onun sanatsal ifadesinin bir parçasıdır. Onun tarzı, sıra dışı ve cesur tercihlerle dolu bir yolculuğu temsil eder, moda dünyasına ve hayranlarına ilham verir.

    Devamını Oku

    The First Descendant, DLSS 3.5 Işın Oluşturma ve Işın İzleme Desteği Alıyor

    The First Descendant, DLSS 3.5 Işın Oluşturma ve Işın İzleme Desteği Alıyor
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Oyun, GeForce RTX GPU’larda performansı artırmak ve ışın izleme ile görüntü kalitesini iyileştirmek için NVIDIA’nın gelişmiş yapay zeka teknolojisini kullanıyor. 4K maksimum ayarlarda ve tüm ışın izleme efektleri etkinleştirildiğinde, DLSS 3.5, GeForce RTX 40 serisi masaüstü GPU’larda kare hızlarını ortalama 2,7 kat artırıyor. NVIDIA Reflex, sistem gecikmesini %55’e kadar azaltarak oyunu daha duyarlı hale getiriyor. Aynı zamanda, The First Descendant lansmanını desteklemek için yeni bir GeForce Game Ready Sürücüsü de yayınlandı.

    DLSS 3.5’in The First Descendant’ta sunduğu performans ve görsel avantajları yeni Lansman Videosunda keşfedebilirsiniz.

    Birçok dijital sanatçı, NVIDIA teknolojilerini kullanan en yeni oyunlarda etkileyici çalışmalar ortaya koyuyor. NVIDIA bu hafta, Ghost of Tsushima Director’s Cut içeriğine odaklanıyor; bu sevilen oyun, ekran görüntülerinden de görülebileceği gibi NVIDIA’nın RTX teknolojisinin yardımıyla üst düzey bir sanatsal güzellik sunuyor. Daha fazla sanat eseri için #VirtualPhotography, #Gametography, #photomode ve  #RTXON gibi etiketlere göz atabilirsiniz.

    Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

    Devamını Oku

    İGA İstanbul Havalimanı Avrupa havacılık liderlerini ağırlıyor

    İGA İstanbul Havalimanı Avrupa havacılık liderlerini ağırlıyor
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    İGA İstanbul Havalimanı CEO’su Selahattin Bilgen: “Türkiye’ye sağladığımız katma değeri artırmak için çalışmayı sürdürecek, Avrupa’nın ‘ilk üçlü bağımsız paralel pist’ operasyonuyla sektöre liderlik etmeye devam edeceğiz.”

    Dünya havacılık sektörü için kritik öneme sahip İGA İstanbul Havalimanı, 3-4 Temmuz tarihleri arasında Avrupa’nın en önemli havalimanı etkinliklerinden “Avrupa Havalimanları Konseyi Yıllık Genel Kongresi”ne (Airport Council International (ACI) Annual Congress & General Assembly) ev sahipliği yapıyor. 

    Avrupa’daki havacılık sektörünün mevcut durumu, karşılaştığı zorluklar ve gelecek beklentileri, sektörün ekonomik durumuna ilişkin içgörüler ve önümüzdeki yıl için politikaların tartışıldığı kongrenin açılış konuşmalarını Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, İGA İstanbul Havalimanı CEO’su Selahattin Bilgen ve ACI Europe Genel Direktörü Olivier Jankovec yaptı.

    Türkiye’nin 4 saatlik uçuş süresiyle 1,4 milyar insanın yaşadığı 67 ülkenin merkezinde çok önemli bir lokasyonda yer aldığını söyleyen Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, 169 ülkeden 2 bin 110 havalimanının temsilcisinin yer aldığı ACI Europe Genel Kongresi’nin Avrupa ve Asya-Pasifik coğrafyalarının merkezinde yer alan İstanbul’da düzenlemesinin son derece yerinde olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde, 2002 yılından itibaren yürüttükleri hava ulaşım politikaları ve faaliyetleriyle, Türkiye’nin dünyada en hızlı gelişim gösteren ülkelerden biri olduğuna dikkat çeken Uraloğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

    “İç hat yolcu taşımacılığını rekabete açmamız, havacılık sektörümüz açısından bir milattır. 2002’den bu yana aktif havalimanı sayımızı 26’dan 57’ye çıkardık ve Türkiye’yi dünyanın ‘en geniş uçuş ağına sahip’ ülkelerden birine dönüştürdük. ‘Hava Ulaştırma Anlaşmamız’ bulunan ülke sayısını 81’den, 174’e yükselttik. Böylece dış hatlarda 50 ülkede 60 noktaya düzenlenen uçuş ağımıza 286 yeni nokta ekleyerek 131 ülkede 346 noktaya ulaştırdık. 2002’de iç ve dış hatlarda seyahat eden yaklaşık 34,5 milyon olan yolcu sayımızı da 2023 yılında 214 milyonun üstüne taşıdık.” 

     Bakan Uraloğlu: “Gökyüzünde kurduğumuz köprülerle dünyada ise küresel bir havacılık merkezi olduk”

    İGA İstanbul Havalimanı’nın günlük ortalama 1.520 uçuş ile Avrupa’nın en yoğun havalimanı olmayı yıllardır sürdürdüğünü belirten Uraloğlu, ACI Europe’un dün açıklanan “Havalimanı Endüstrisi Bağlantı Raporu”na da değindi. Türkiye’nin ve İGA İstanbul Havalimanı’nın sektör açısından kayda değer başarılara imza attığını belirten Uraloğlu sözlerini şöyle sürdürdü: İGA İstanbul Havalimanı, doğrudan bağlantı açısından Avrupa sıralamasının zirvesinde yer alıyor. Gökyüzünde kurduğumuz köprülerle Türkiye, havacılık alanında Avrasya bölgesinde lider, dünyada ise küresel bir havacılık merkezi oldu. 2018 yılında hizmete açtığımız İstanbul Havalimanı ile birlikte İstanbul; havacılık alanında dünyanın en büyük küresel transit merkezlerinden biri hâline geldi. İstanbul Havalimanı, küresel planda iddialı havayolu şirketlerine faaliyet merkezi hizmeti verebilecek çok önemli bir üs olabilme potansiyelindedir.” 

    Sayısız medeniyetin ve kültürün izlerini taşıyan İstanbul’u dünyaya tanıtma fırsatına sahip olmaktan gurur duyduklarını söyleyen İGA İstanbul Havalimanı CEO’su Selahattin Bilgen, Doğu ve Batı arasında ‘küresel bağlantının simgesi’ ve ‘dünyaya açılan kapı’ olan İGA İstanbul Havalimanı’nın ve Türk havacılığının son yıllardaki hızlı büyümesinin altını çizerek, bu başarının özellikle turizmde ve Türkiye’nin ekonomik ve toplumsal gelişiminde oynadığı role değindi. 

     Bilgen: “Avrupa’nın ‘ilk üçlü bağımsız paralel pist’ operasyonuyla sektöre liderlik etmeye devam edeceğiz.” 

    İGA İstanbul Havalimanı’nın Türkiye’ye sağladığı katma değeri artırmak için çalışmalarına devam ettiğini belirten Bilgen şöyle devam etti: 

    “Avrupa ve Asya’nın kesişim noktasındaki stratejik konumumuz, 316 destinasyona uçan 100’den fazla havayoluyla çalışma başarımız küresel ölçekteki kritik rolümüzü vurgulamaktadır. Etki alanımızı daha da büyütmek için şu anda üç bağımsız ve iki yardımcı pist ile yıllık 90 milyon yolcuyu ağırlama kapasitemizi geliştirecek yatırımlarımızı sürdürüyoruz. Yakın gelecekte Avrupa’nın ‘ilk üçlü bağımsız paralel pist operasyonu’nu başlatarak sektöre liderlik etmeye devam edeceğiz.” 

    Bilgen, Avrupa’daki havalimanlarının operasyonel mükemmelliği için çalışan ACI Europe’un “2024 Havalimanı Endüstrisi Bağlantı Raporu”nda İGA İstanbul Havalimanı’nın başarısının bir kez daha tescillendiğini ifade etti.   Avrupa’daki doğrudan ve dolaylı toplam hava bağlantısının pandemi öncesi (2019) seviyelerin %14 altında kaldığının ortaya konulduğu Rapor’da, İGA İstanbul Havalimanı’nın performansının ise pandemi öncesi seviyesine kıyasla yüzde 9 arttığı ortaya konuldu. ACI Europe ayrıca, ‘doğrudan bağlantı’ açısından Avrupa’daki birinci havalimanı İGA İstanbul Havalimanı’nın, Orta Doğu’ya ‘en iyi’, Asya-Pasifik’te ise ‘en iyi ikinci’ doğrudan bağlantıya sahip havalimanı olduğunu; bu bağlantıların geçen yıla kıyasla yüzde 23 arttığını açıkladı.

     ACI Direktörü: “İGA İstanbul Havalimanı etkileyici bir büyüme sergiledi”

    ACI EUROPE Genel Direktörü Olivier Jankovec ise yaptığı konuşmada; Avrupa havacılık sektörünün genel durumu hakkında değerlendirmelerde bulundu. Sektörün trafik ve ekonomide pandemi sonrası ‘yeni normali’ yaşadığı dönemden geçtiğine değinen Jankovec, 2023 yılında Avrupa’da taşınan yolcu sayısının 2019’un altında kaldığını ifade etti. Jankovec şöyle konuştu: “Avrupa’daki havalimanlarının yüzde 47’si Mayıs ayı itibarıyla pandemi öncesi seviyelere tamamen dönmüş durumda. Ancak, bazı havalimanları hâlâ düşük seviyelerde seyrediyor ve bunda jeopolitik gelişmelerin de etkisi var.” 

    Öte yandan İGA İstanbul Havalimanı’nın 2018’den bugüne “etkileyici bir büyüme” sergilediğini vurgulayan ACI Direktörü Jankovec“Londra en yoğun havalimanı olmaya devam ederken, İstanbul Havalimanı ise etkileyici bir büyüme ile 2018 yılında 5’inci sıradayken bu yıl 2’inci sıraya yükseldi. Sektör olarak şu ana kadarki en güzel yaza hazırlanıyor gibiyiz; bu yıl yüzde 5’lik bir büyüme bekliyoruz” dedi.

    Sektördeki riskleri de aktaran Jankovec, yedek parçaya erişim, bakım-onarım, enflasyon, işsizlik gibi sorunların öne çıktığını bildirerek konuşmasını şöyle sürdürdü: 

    “Avrupa’daki pek çok havalimanı kapasite artışı ve verimliliğe odaklanmış durumda. Bu havalimanlarının büyüme planları ve gelecek hedefleri oldukça umut verici. AB genişlemesi sonucunda hava yoluyla bağlantı konusunda daha fazla talep yaratması, jeopolitik gelişmeler, küreselleşme, iklim değişikliği ve altyapı problemleri sektörü doğrudan ilgilendiriyor. 

    Havalimanı kapasitelerinin düşük olması, özellikle İGA’nın yaptığı üçlü bağımsız paralel pist gibi kapasite geliştirme çalışmalarının önemini ortaya koyuyor ve bunları takdirle karşılıyoruz. Sektörde önümüzdeki dönemde 240 ila 360 milyar dolar arasında yatırım planlanıyor ve bu da gelirlerin artması zorunluluğunu doğuruyor. Ayrıca geleceği şekillendirecek sürdürülebilirlik, inovasyon ve çeşitlendirme, ACI üyelerinin benimsediği yaklaşımlar arasında yer alıyor.”

    Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

    Devamını Oku

    Madımak Katliamı, 31.yılında Amfi Tiyatro’da Alevi Kültür Dernekleri Selçuk Şubesi’nin hazırladığı program ile anıldı

    Madımak Katliamı, 31.yılında Amfi Tiyatro’da Alevi Kültür Dernekleri Selçuk Şubesi’nin hazırladığı program ile anıldı
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Etkinliğe Efes Selçuk Belediye Başkanı Filiz Ceritoğlu Sengel, Cumhuriyet Halk Partisi İlçe Başkanı İpek Onbaşıoğlu, Cumhuriyet Halk Partisi meclis üyeleri ve yurttaşlar katıldı.

    Alevi Kültür Derneği Selçuk Şubesi Başkanı İsmail Çetin etkinlikte yaptığı konuşmada Madımak Katliamı’nın aradan geçen 31 yıla rağmen aydınlatılmamasına dikkat çekerek; “Madımak Katliamı 2012 yılında zaman aşımına uğradı.  Bu davanın zaman aşımına uğraması insanlığa karşı işlenen bir suçun örtbas edilmesidir. İnsanlığa karşı işlenen suçlarda zaman aşımı söz konusu değildir. Bu katliamların önüne geçmek için  “Cumhuriyet Sivas’ta kuruldu, Sivas’ta yıkılacak” diyen bu güruha karşı Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere bıraktığı Cumhuriyetimize sahip çıkmak zorundayız” dedi.

    “KÖTÜLER UNUTULUR AMA İYİLER, İYİLİKLER PAYİDAR OLUR”

    31 yıl önce Sivas’ta Madımak Oteli’nde yitirilen aydınları anan Filiz Başkan; “Hacı Bektaş-ı Veli şöyle der; “Dili, dini, rengi ne olursa olsun iyiler iyidir, kötüler kötüdür.” O yüzden biz insanları cinsiyetine, mezhebine, vatandaşlık kimliğine göre ya da kendi düşüncesine göre değil, iyi ya da kötü olmasına göre ikiye ayırırız. 31 yıl önce iyiler içerdeydi, kötüler dışarda insan silüetine bürünmüş iki ayaklarının üzerinde ateşe verdiler iyi insanları. O iyiler bu memleketin aydınlarıydı. Bugünü aydınlık yarınlara kavuşturacak olanlardı. Akademisyenlerdi, sanatçılardı, düşünürlerdi, düşündüklerini düşündürenler ve aynı zamanda ifa etmeye de hevesli hale getiren toplumları yaratan insanlardı. O kötüler, “Cumhuriyetin kurulduğu yerde cumhuriyeti ortadan kaldıracağız” diyen vandallardı. Bugün sadece Efes Selçuk’ta değil ülkenin birçok yerinde, Sivas’ta iyileri anıyoruz. Çünkü kötüler unutulur ama iyiler, iyilikler payidar olur. Rahmetle, saygıyla anıyorum” dedi.

    Madımak Katliamı’nın 31.yıl dönümü sebebiyle düzenlenen anma etkinliği semah gösterisi ve söylenen türkülerle devam etti. 

    Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

    Devamını Oku